3 Şubat 2011 Perşembe

Pinhan - Elif Safak


"Korktu. gidip de varamamaktan degil , varip da dönüs yolunu bulamamaktan degil, dönüp de geride biraktiklarini yerinde bulamamaktan degil; bir kendini bulamamaktan, buldugunda korkmaktan korktu..."

Bir arayis hikayesi Pinhan, Durri Baba tekkesinin bahcesinden elma asirmaya calisan yaramaz bir cocugun kendini arayis hikayesi. Durri Baba'ya yakalanan bu hasari cocuk, onun mavi bulutlu gozlerinde cok sey gorur, Durri Baba'da cocugun siyah surmeli gozlerinde cok sey gorur. O gunden sonra cocuk tekkede yasamaya baslar. Tekkeye gelen ve orada yasamaya baslayan herkese yeni bir isim veren Durri Baba, cocuga "Sakli, gizli" anlamina gelen Pinhan adini verir.

"Isimler ki buyuludur/ sade buyulu mu/ isimler hem de buyucudur."


Pinhan, tekkedeki diger dervislerle yasamaya baslar, onlarin hikayelerini dinleyerek buyur ve sonra kendi hikayesini yazmak icin tekkeden ayrilir. Yolculugunda bizi cesit cesit karakterle tanistirir, bir cok hikayeyle bulusturur, kendiside kendini arar durur...

Mistik ve buyulu bir kitap Pinhan, Elif Safak her cumlesiyle percinlemis bu buyuyu. Bu kitabi 26 yasinda yazmis olmasida kendisine olan begenimi bir kat daha arttirdi.

"Gorunenle yetinirsen eger sadece tirtili bilirsin. Cirkindir ya tirtil, gonlunu celmez. Gorunenin otesine gecmek istersen eger, aradan ortuyu kaldirip da gonul gozu ile bakarsan, kelebegi bulursun karsinda. Guzeldir ya kelebek, gonlun ona akar. Lakin gonul gozunle gorursen eger, kelebege degil tirtila sevdalanirsin."


"Bak bu gayb alemine, bir kendini gor. Bak kendine, cumle mahlukatin ozunu gor. Devri tamam olan gelir, devri tamam olan gider. Gelen gidende saklidir; giden gelende sakli."


Kirilmamak icin bukul,
Duz olmak icin egil.
Dolmak icin bosal,
Parcalan ki yenilen.
Az seye sahip olanlar
Coga kavusabilirler
Cok seyi olanlarin zihni karisir.
Tao Te Ching


"Edep ve terbiye esasina gore kaleme alinan husn-i adab kaideleri, agir ve huzunlu bir sarkinin nagmeleri gibi sindire sindire, tadina vara vara icra edilmeyi talep ederdi. Incecik bir dere misali heybetli daglarin arasindan kivrilip onunu acarak; dalindan dusmus bir kus misali her yurek atisinda silanin kadrini bilerek; ruzgarda savrulan kuru bir yaprak misaliayriligin huznunu iliklerinde hissederek; gunes altinda katre katre eriyen kar parcasi misali zamanla hesaplasarak; camura dusmus inci misali karanligin ortasinda isil isil bakmakta inad ederek; ve kirkbir cesit baharatin kirkbirini de bagrina basan mesir macunu misali ayri gayri tanimadan edibane, hakimane, rindane yasamayi, yasayabilmeyi ogutlerdi husn-i adab kaideleri." 


"Zaten bas yaran tas, ummadik tas degil miydi her zaman? Demek ki, aslolan her turlu ihtimale karsi tedarikli olmakti."

Hiç yorum yok: