9 Ekim 2010 Cumartesi

Puslu Kitalar Atlasi - Ihsan Oktay Anar



Yesil uyku serbetinden bir kac damla damlattim bardagimdaki suya, onu icip daldim Uzun ihsan Efendi'nin duslerine. Duslerini dusledigim Uzun ihsan Efendi'de bir dustu aslinda, mahsun ve saskin Ihsan Oktay Anar'in dusu. O dusledi, Uzun Ihsan Efendi kaleme aldi dusledigi oglu Bunyamin icin... Iste boyle bir sarmal, Puslu Kitalar Atlasi, sizide icine ceken...

Okudugum en mukemmel kitaplardan biri, her okudugunuzda baska seyler goreceginiz bir dus, bir masal. Nasil ki geceleri gordugumuz o upuzun ruyalar, gercek zamanda kisa bir anin urunuyse, Puslu Kitalar Atlasida kisa bir hikaye ama cok seyler anlatiyor, cok derinlere goturuyor sizi.

Bir suru kisa hikaye ,ustalikla, bir yapbozun parcalari gibi bir araya geliyor kitapta. Kurgusu mukemmel. Anlatimi akici ve surukleyici. Puslu Kitalar Atlasi'ni okumadan once, kitabin bolca osmanlica ve arapca kelime icerdigini okumustum ve benim acimdan kitabin akiciligini bozacagini dusunmustum, ama aksine bu kelimeler olmasaydi kitap tum inandiriciligini ve buyusunu kaybederdi diye dusunuyorum okuduktan sonra.

Kitabin son derece titizlikle yapilmis bir arastirmanin urunu olduguda kesin. Donem hakkinda cok degisik detaylar ogrendim kitaptan. Mesela dilencilere bakis acim tamamen degisti.:)

Ayrica Su blogda kitabin cizgi roman uyarlamasininda yapildigini okudum ve cok mutlu oldum. Sonra eksi sozluk'te gordum ki Ilban Ertem cizecekmis. :)

Puslu Kitalar Atlasi'nin kapaklarida birbirinden guzel. Korece cevirinin kapagi cok hosuma gitti.


1995'te cikan bu kitabi nasil olduda bu kadar gec kesfettim diye hayiflaniyorum simdi. Kitap hakkinda yazilacak, konusulacak cok fazla sey var aslinda.Mutlaka okunmali, hemde tekrar tekrar...

"ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hâlâ çözebilmiş değilim. rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucuna çıkarıyor. ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? galata'da, yelkenci hanı bitişiğinde ikamet eden uzun ihsan efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi izmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? hangimiz düş ve hangimiz gerçek? düşünüyorum, o halde ben varım. düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. çünkü o, benim düşüm. varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum."

"Sana olan sevgim biricik oglumu tehlikeye atmama engel oluyor. Ama bilmek ve sahit olmak en buyuk mutluluktur. Macera ise buyuk bir ibadettir, cunku O'nun eserini tanimanin baska bir yolu oldugunu gorebilmis degilim."

Hiç yorum yok: